Çeltek Köyü
  Yöresel Kelimeler
 

YÖRESEL KELİMELER

 
 
   
Çeltek Köyü'nü de içine alan Zile-Tokat yöresinde konuşulan yüzlerce yöresel kelimenin kültürümüzün bir parçası olduğu ve unutulmaması gerektiğini düşünerek öz Türkçe kelimelerin listesini çıkardık. Zile ve köylerinde söylenen mahalli ve yöresel kelimelerin listesi ve anlamı:

aba: anne, abla
afur: ahır
ağa: baba
ağleş: dur, bekle
ağleşmek: alay etmek
ağartı: sütten yapılan ürünlerin tümüne verilen genel isim
aha: işte
alaf: ateş, alev
alayı: hepsi
alışmak: alev almak
alma: elma
aluç: sarı renkli bir çeşit dağ meyvesi
ameden: aniden,bir anda
ana: yaşlı kadın, babaanne, nine
angut: anlayışı kıt
anadut: harman yerinde kullanılan üç çatallı bir alet
annaç: karşı
annaşmak: anlaşmak
araz: dilsiz
arşunalık: gölgelik, çardak
arsınmak: utanmak
arsuz: utanmaz
aşurma: kulplu kazan
aşhane (aşane): mutfak
avara: işsiz, güçsüz, boş gezen
avut: ağlama
avut dökmek: ağlamak
aya: avuç içi
ayrık: yabani ot
ayahcah: merdiven
aze: vücut
azıtmak: istenmeyen kedi köpek gibi hayvanları evden uzak bir yere götürüp bırakmak
azık: yiyecek
avuz: inek, manda gibi hayvanların ilk savımından elde edilen oldukça koyu kıvamlı süt

badal: merdiven basamağı
badı: ördek
badem parmak: işaret parmağı
baldırgan (baldırcan): patlıcan
bannakh: parmak
bayahdan: biraz önce
bat: yeşil mercimek, salça ve düğü ile yapılıp,
pişirilmeden yenen bir çeşit yemek
bazlama: sac ekmeği
beleş: bedava
beslek (besleme): ileride evlendirilmek üzere küçük yaşta alıp büyütülen kimsesiz ya da yoksul çocuk
becit: acele
bek: sert, sağlam; pek
belemek: çocuğu kundağına sağıp yatırmak
bıdık: böbrek
bıldır: geçen sene
bıyıl: bu yıl
biçala: kısa bir an
biyo: bir kere
bisokum: bir lokma
boğön: bu gün
bostan: karpuz
boz: bakımsız üzüm bağı, sürülmemiş tarla
böcük: haşere
börk: bere
böyük: büyük
buymuş: donmuş
bürük: çarşaf, örtü

cağ: banyo ihtiyacını gidermek için yapılmış yer
camış: manda
cebelleşmek: tartışmak
cerek: uzun sırık
ceylan: elektrik
cıbır: yoksul
cılga: keçi yolu, patika
cınnak: tırnak
cırcır: fermuar
cırıt: hızlı yürümek
cıv: kamış
cibbik: alkış
cimcik: çok az
culuk: hindi
cula: karga
culfalık: kilim dokuma tezgahı
cücük: civciv

çalkalama: ayran
çalgı: süpürge
çamdı: ters tavan
çaylık: uzun kadın donu
çaluntu: felçli
çapak: göz iltihabı
çedik: çocuk ayakkabısı
çekü: yazma
çemüt: dut kurusu
çemüş: kuru üzüm
çemçük: çirkin
çerez: leblebi
çeten: saman taşıma arabası
çene: köşe başı
çenileme: köpeğin havlaması
çıkı: bohça
cılbır: yöresel bir yiyecek
çıt: tel anahtar
çir: zerdali kurusu
çiğ: kırağı
çiğit: meyve çekirdeği
çipil: çalı çırpı
çise: ince yağmur
çitil: çalı çırpı
çitilemek: dikmek
çimmek: banyo yapmak, yıkanmak
çoh: çok
çorlu: hastalıklı
çoştar: laf götürüp getiren, ortalığı karıştıran
çöğdürmek: ayakta işemek
çökek: çamurlu su birikmiş yer
çöçelenmek: boşa vakit geçirmek
çul: kilim
çüş: eşeklerin durması için söylenen söz


dakanak: takıntı
daklaşma: sataşma
dalak: bal peteği
dalamak: yün giyisilerin vücutta kaşıntı yapması
dallama: yelek
dam: çatı, evin üst kısmı, teras
dangadak: aniden
dastar: ekmek bohçası
daşdar: sofra bezi
davar: koyun
debellenmek: yuvarlanmak
değirmi: yuvarlak
demin: az önce
demra: egzama
dene: buğday tanesi
depmük (dekmük): tekme
depmez deşürmez olmak: çok zengin olmak
deyyus: kötü adam
dıngıldamak: gevezelik etmek, çok konuşmak
dıga: çocuk
dıhmak (dıhınmak): yemek
dilliksiz: yaramaz
dinelmek: ayakta durmak
dikelmek: karşı koymak
dirgen: harman yerinde kullanılan ağaçtan yapılmış iki çatallı alet
dombalak: takla
dolukmak: üzüntüden ağlayacak hale gelmek
döngel: muşmula
döşürmek: dilenmek
döş: göğüs
döşek: yatak
dulda: gölgelik yer
düğülcek: dolu
dürüm: yufka arasına peynir, çökelik konulması
düve: dana

ebe: babaanne, nine
ebe kulağı: salyangoz
ecücük: azıcık
eccük: biraz
eke: tecrübeli
ellik: eldiven
elleşmek: dolu çuvalı iki kişi birlikte kaldırmak
ella, ellam, elleham: herhalde
el gapısı: kızın evlendikten sonra gideceği yer, koca evi
eme: babanın kız kardeşi
emmi: amca
enteri: kadın elbisesi
enük: kedi ya da köpek yavrusu
enek: bilye
engür: üzüm tanesi
ersün: hamur keseceği
erişte: ev makarnası
esbap: çamaşır
essah: sahi
essahtan: gerçekten
eşgi (salça): salça
eşelek: elma gibi meyvelerin yedikten sonra kalan kısmı
eşik: kapı girişi
evcüman: evine bağlı erkek
eyüğü: kaburga kemiği

fak: fare kapanı
fenikmek: başı dönmek
fermanı kesilmek: güçsüz düşmek
fırdolayı: çepçevre
fışkı (fışgı): hayvan gübresi
fizah: feryat

gabalak: iri
gahırdak: koyun kuyruğunun kavrulmuşu
gaddem: parça kadar
galuk (galuh): evde kalmış kız
ganara: işe yaramayan, çok yemek yiyen
gatık: yağsız ekşi ayran
gamga: yontulmuş ağaç parçası
garanluh: karanlık
gatmer: bir çeşit ekmek
gavah: kavak
gaypak: sözünde durmayan
gebre: at tımarında kullanılan alet
geçi: keçi
gennaba (genaba): gelin abla
gıymık (gıymıh): ağaçtan yontulmuş iğne küçüklüğünde parça
gıbal: dış görünüş
gıdık: keçi yavrusu
gırmaşmak: kımıldamak
gız: kız
gidik: koyun yavrusu
gilavadar: üzüm asması
gilik: parça
gişi: evli erkek
gorhu: korku
goynek: gömlek
goyvermek: serbest bırakmak
gölük: merkep, eşek
gödek: kısa boylu
göğ: mavi
gurk: kuluçkaya yatan tavuk
gubarmak: gururlanmak
guşluk vakti: sabahla öğle arası
gümele: çalı çırpıdan yapılmış bağ ya da tarla evi
gümbüden: birdenbire
gübür: süprüntü

haabe: heybe
habire: sürekli
haçar: anahtar
haçen: ne zaman
harar: çok büyük çuval
hark: küçük su kanalı
haşat: bozulmuş, darmadağın olmuş
hayat: avlu
hazitmek: özlemek
he: evet
hela: tuvalet
helki: kova
helle: un çorbası
hedik: pişirilmiş buğday
hemi: öyle mi
heri: sen de
heğ: küfe
heyiklemek: gözetlemek
heyye: tabi, öyle
hıngel: yöresel bir yemek
hoğlamak: sürmek
hökelek: iriyarı
homeden: havadan,yukarıdan

ırah: uzak
ırgat: amele
ilağançe (ilağan): leğen
içerlemek: alınıp üzülmek
ikinnedi: ilkindi vakti
ilenger: büyük bakır sahan
ilisdir: kevgir
ilik: düğme
isgembi: sandalye
işgefe (işkefe): yöresel yufka ekmeği
işgillenmek: şüphelenmek
işlik: gömlek
işmar: göz kırpma
işgilli: alıngan

kayış: kemer
kelem: lahana
keşik: sıra
kelik: eski ayakkabı
kekeç: kekeme
kepenek: kelebek
kesan (kesağan): büyük fare
kesmük: harmanda iyi dövülmediğinden iri kalan sap
kezek: tezek
kıtlamak: ısırmak
kirtik: sert, dolgun
kip: sağlam
kocabaş: şeker pancarı
koğucu: dedikoducu
koz: yeşil kabuklu ceviz
kömüş: manda
köme: cevizli sucuk
kurnamak: kedi köpek gibi hayvanların doğum yapması
küt: felçli
küççük: küçük

lalin: takunya
loğ: damlarda kullanılan silindir taşı

madımak: yöresel bir yemek
makat (mahat): tahtadan yapılmış oturak
mahdum: erkek evlat
malamat: berbat, sefil, zavallı
malamat etmek: rezil etmek
mangas: cımbız
mayıs: sığır pisliği
mıhlama (mıhla): yumurta ile yapılan bir çeşit yemek
mısmıl: işe yarar
mıh: çivi
mitil: yüzsüz yorgan
modul: ucu çivili uzun değnek
mozi: bakımsız dana
musandere: bir çeşit raf
muhanet: faydasız kişi
mullamak: kapmak
muzu: zararlı

nacak
: bir çeşit kesici alet
nelbeki: büyük bakır sahan

ocaklık: mutfak
oncacık: çok az

öğlennedi: öğle vakti
öğür: yavrulayacak inek
öle: öyle
öllük: bebeklerin kundaklarına ısıtılarak konulan çok ince killi toprak
övendere: ucu çivili uzun değnek
özeleme: yoğurt çalkalama
öz: dere

parsı: baca başı
pelver: salça
peşisire: arkasından
petni: hayvan yemliği
pırtı: kumaş
pırtıcı: manifaturacı
pin: kümes
pinnik: kümes
pisik: kedi
poşuş: kiriş
pöşgür: peçete
pürpürüm: semizotu
pürçekli: havuç
razu: razı

saku (sahu): ceket
savucu: süt sağan
sede:sadece
seyip: başıboş
seğirtmek: hızlı koşmak
sıyırgı: tahta kürek
sıvışmak: sessizce kaybolmak
sini: tepsi
sitil: küçük bakır kova
sindik: civa sülfür
sohranmak: bir işi sohranarak yapmak
sorutmak: ayakta durmak
soku: bulgur döğülen içi oyuk taş
sofa: salon
sonak: mısır koçanı
sokum (sohum): lokma
suluh: hamam havlusu
sümsük: pisboğaz
sumsuk (sumsu): yumruk

şaplak: tokat
şargada (şarkada): yaramaz çocuk
şeer: şehir
şibermek: şımarmak
şikirsiz: yakışıksız
şip: çabuk
şipelek: tez canlı
şinavat: üzüm cenderesi
şişmek: fazla gururlanmak
şörük: salya
şörüklü: salyalı

tanış: tanıdık
tavar: kiremitten yapılmış, geniş ağızlı su kabı
tavatir: çok iyi
tazu: tazı
tebelleş: bir kimsenin diğerini kızdıracak şekilde ilgilenmesi
telek: kümes hayvanlarının kanat tüyleri
temek: ahır penceresi
temelli: devamlı
tentene: dantel
terek: raf
terpoşlu: kapaklı bakır kap
teyin: sincap
tığ: harman yerindeki saman yığını
tirki: ağaçtan oyulmuş tas
tille: ince ağaçtan sopa
toh: köpek tasması
toha: kemer
tok: çivili köpek tasması
tokuç: çamaşır yıkarken kullanılan tahta
tola: kuyu kovası
tosbağa: kaplumbağa
tostan: hayvan pisliğiyle beslenen bir tür böcek
tosun: erkek inek
toyga: yoğurtlu çorba
töremek: üremek
tumman: don
tummak: suya dalmak

uşak: çocuk
üleş: hayvan leşi
ütme: ateşte pişirilmiş kurumamış buğday başağı
ütmek: oyunda veya idaada kazanmak

yal: köpek maması
yalak: yal verilen kap
yampiri: eğri
yanıgara: şarbon hastalığı
yanyanuç: yengeç
yassu: yatsı vakti
yazu: arazi
yel: rüzgar
yeşillik: bahçe(bağ)
yığın: ot yığını
yoh: hayır, yok
yuğmak: yıkamak
yüğürtmek: koşmak

zavzu: salatalık
zağar: sağır
zemheri: kara kış
zerzebil: perişan
zıkkım: haram
zırana: düşüncesiz
zopa: dayak
zorunan: zorla

 
 
  Bugün 19 ziyaretçi (22 klik) burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol